Başınıza gelmeye görsün; Yaşı doksanlara dayanmış genel sağlık sorunları dışında, geçirmiş olduğu herhangi bir kaza sebebiyle yürüme güçlüğü çeken bir aile büyüğünüz var ise işiniz zor! Bu zorluklar hayatın her..
Başınıza gelmeye görsün;
Yaşı doksanlara dayanmış genel sağlık sorunları dışında, geçirmiş olduğu herhangi bir kaza sebebiyle yürüme güçlüğü çeken bir aile büyüğünüz var ise işiniz zor!
Bu zorluklar hayatın her alanında, her anında farklı şekillerde karşımıza çıkıyor.
Eminim yaşamış olduğumuz çaresizliği, tecrübe etmiş olanlar bizi çok iyi anlayacaktır.
Ben bu çaresizliklerden sadece birinden bahsetmek istiyorum.
Olduğunda büyük konfor, olmadığında hayatınızı zindana çeviren “tekerlekli sandalyeden”…
ALS hastalığı sebebiyle yürüme güçlüğü çeken ve çağımızın sayılı zeki bilim insanlarından sayılan Stephen HAWKING’in hayatını kolaylaştıran ”tekerlekli sandalyeden”.
Hasta ve yaşlı insanların hayatını kolaylaştıran bu yaşamsal aracın icadı eski Mısırlılara kadar dayansa da, resmi olarak ilk defa İngiliz mucit James HEALT tarafından 1750 de tasarlanmış olarak kabul edilmektedir.
Bu kadar bilgiden sonra şimdi 88 yaşında bir anne, iki evlat ve bir tekerlekli iskemle hikâyesine geçelim isterseniz.
Yıl 2022 İzmir Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesine 88 yaşında olan ve geçirmiş olduğu kaza sebebiyle yürüme güçlüğü çeken annelerini muayene ettirmek maksadı ile getiren iki evlat.
Hastane önünde bin bir meşakkatle araçtan anne indirilir…
Hastane de çözülmesi gereken ilk problem hastayı getiren özel otonun park edilmesidir. Ortalama 15 dakikalık bir arayıştan sonra park yeri bulunur ve nerdeyse şükür namazı kılınacak kıvama gelinir…
Ayakta güçlükle duran hastanızın başında biriniz beklerken bir diğeriniz 1750 de tasarlanmış olan tekerlekli sandalyeyi bulup getirmek için ilk hamlenizi yaparsınız…
Genel olarak hastanede karşılaştığınız ilk görevli olan Özel Güvenlik görevlisine bu yardımcı malzemeyi nerede bulabileceğinizi sorarsınız…
Verilen cevap şöyledir. “Danışmanın arkasında ATM yanında tekerlekli sandalye depo alanı var, oraya bir bakın.”
“ORAYA BİR BAKIN!”
Bu cevaptan sonra ilk önce görevliye sonra da Hızlı adımlarla hedefe doğru hareket edersiniz, bu arada kafanızda annenizin ayakta durmaya çalışırken çekecek olduğu acılar gelir, daha da hızlanırsınız…
Nihayetinde depo alanına varırsınız…
O da ne!
Depo bomboştur.
Hiç vakit geçirmeden ani hamle ile bildirim komutu vermeden, direk kendinize yaptırım komutu verip, piyade eri gibi sert bir şekilde geriye dönüp, konum bilgisi aldığınız, Özel Güvenlik personeline yönelirsiniz…
Bu arkadaş antrenmanlı olduğu için (Gün içinde bu duruma kaç kez düşüyorsa artık!) derin bir çaresizlik içinde size acıyarak bakarak, Hastane B kapısı veya Acil servise bakmanızı, buralarda aradığınızı bulabilme ihtimali olduğunu, masum bir tavırla size iletir.
Durumun vahameti anlaşılmıştır artık.
Hemen hastanızın yanına koşarak en azından oturacak bir yer bulma gayretine girersiniz…
Tahmini olarak 40-50 metrelik bir mesafeyi bütün zorluklarına rağmen hastanıza yürüterek girişte oturtacak bir yer bulursunuz…
Hasta yakınları olarak yapılan kısa durum muhakemesi neticesinde, komando harekâtı kapsamında taktik akın faaliyeti başlar…
İlk yapılacak iş muayene randevu zamanı geçeceği için ilgili doktorla iletişim kurmaktır.
Biriniz gerekli iletişimi kurup doktorunuzdan gerekli anlayışı gördükten sonra (Doktorlarımız bu problemi çokça yaşıyor olsalar gerek ki leb demeden leblebiyi anlıyorlar!).
Arama tarama unsurları olarak ikiye ayrılıp, ben Acil servise bakıyorum, sen B kapısına yönel talimatını kendi kendinize verip, acı içindeki hastanıza kısa süre içerisinde tekerlekli sandalye bulup yanına geleceğinizi dair sözler vererek, mahalden hedef alanlara doğru hızlı adımlarla yönelirsiniz…
Bu hızlı adımlar hastanız aklınıza geldikçe, zaman zaman kısa mesafeli koşulara döner.
Mümkün olan en kısa sürede büyük bir umutla bahse konu alanlara geldiğinizde, tekerlekli sandalyelerin buralarda olmadığını görür derin bir çaresizliğin içine düşersiniz.
Probleminizi çözmek maksadıyla hangi hastane çalışanına sorarsanız sorun çözüm bulmanız mümkün görünmemektedir.
O telaş içinde Hastane Danışma ve Hasta Hakları birimlerine yapmış olduğunuz müracaatlarda sonuçsuz kalır.
Sizden önceki hasta yakınlarının yaşamış olduğu çaresizlik içinde, sağlıklı bir insanın toplamda 4-5 dakikada kat edeceği mesafeyi hastanızın çektiği acıları sineye çekerek yaklaşık yarım saat içinde tamamlayarak muayeneye girersiniz.
Daha bitmemiştir, birinci kattaki muayenenin ardından tahlillerin yapılması için zemin kata inmeniz gerekmektedir.
Bunu da aynı zorluklarla yerine getirdikten sonra, tekraren aynı çileyi hastanıza çektirmemek için bir umutla hedef aracı yani tekerlekli sandalyeyi bulmak maksadıyla ekip arkadaşınıza sen hastamıza sahip ol! Ben bir taktik akın daha yapıp geleceğim der, hızla alandan ayrılırsınız.
Taburcu olan hastaların çıkış yaptığı alana yaklaştığınızda yazımıza konu olan tekerlekli sandalyeyi kullanan bir hasta görür ve içinizden bildiğiniz bütün duaları en samimi haliniz ile yaparsınız.
“Allah’ım ne olur bu hasta taburcu olsun, tekerlekli sandalyesi bize kalsın, söz veriyorum maaş promosyonu olarak yatacak olan bütün meblağı ihtiyaç sahiplerine vereceğim, sokak hayvanlarından en az ikisini sahipleneceğim, vallahi de billahi de geçmiş kaza namazlarımı da kılacağım…”
Zorda kalmış Müslüman samimiyetiyle, dualarınıza devam ederken sandalyeye sahip hasta yakınıyla göz göze gelirsiniz…
Allah’ım o ne derin halden anlama bakışıdır. O bakış ile size “bizde o yollardan geçtik rahat ol” edasıyla, sandalyenin artık siz de olacağını anlatır.
Zafer kazanmış komutan edası ile teslim aldığın tekerlekli sandalyeyi sıkı sıkı tutarak hastanızın yanına en kısa sürede ulaşırsınız…
Sizi büyük mücadelenin ganimeti ile gören tahlil sırasında ki hastanızın ve yanında bulunan ekip arkadaşınızın gözleri fal taşı gibi açılır, bakışlardan süzülen, dillerden dökülen, kutlamalarla artık rahata erilmiştir.
Kaybedilen zamanın da çekilen acılarında bir anlamı kalmamıştır artık.
Böyle biter mi?
Bitmez!
Bitmemesi de lazım…
Toplam Kalite Yönetiminden bihaber yöneticiler olduğu sürece de maalesef bitecek gibi görünmüyor!
Bakmayın siz ironik bir yazı ile yaşadıklarımı yazdığıma, hala öfkeliyim, belki de onlarca kez yaşayacak olduğum bu problemin tedirginliğini hissetmekteyim…
Yüzlerce çalışanı olan bir eğitim ve araştırma hastanesinde, küçük müdahalelerle çözülebilecek ve birçoğumuzun başına gelmediği için farkında olmadığı büyük bir problemden bahsettim.
Yaşlılar ve hastalar muhtaç kişilerdir.
Muhtaçlıkları hem fiziksel hem de ruhsaldır.
Bununla ilgili internet arama motorlarında şöyle bir cümleye denk geldim, “Yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver tıpkı benim senin ilk adımlarını atarken elini tuttuğum gibi.”
Bu cümle beni derinden etkiledi kendime gelemedim.
Bahse konu hastane yöneticileri; dilerim sizlerde etkilenir ve kendinize gelirsiniz.
Tebrik ederim devrem duayen gazeteciliğini farkındalığını yine sergilemişin tebrik ederim
Kalemine, yüreğine sağlık çok anlamlı ve güzel bir konuya parmak basmışsınız.
Hastanelerdeki sorunlardan birine doğal haliyle güzel anlatmışsın. Kalemine sağlık. Anlatılacak, konuşulacak, düzene sokulması gereken sorunlar daha fazla..
Sizi canı gönülden tebrik ederim komutanım. Kalemine yüreğine sağlık, yerinde ve on numara tespitler yapmışsınız.
Kardeşim güzel anlatmışsın yaşanan sorunu yüreğine sağlık
Elinize emeğinize ve yüreğinize sağlık Yüksel Bey bu hassas konularda kamuya yaptığınız katkıdan dolayı Ayriyeten teşekkür ederim