Köşe Yazarları

Suskunluk Sarmalı

İstanbul Nişantaşı’nda meydana gelen cinayetin maktulü yaşlı bir kadın, bu adli vakanın suç faili olarak yakalanıp idama mahkum edilen maktulün serkeş ancak masum oğlu, bir de verdiği yanlış karar sebebiyle..

Suskunluk Sarmalı

İstanbul Nişantaşı’nda meydana gelen cinayetin maktulü yaşlı bir
kadın, bu adli vakanın suç faili olarak yakalanıp idama mahkum edilen
maktulün serkeş ancak masum oğlu, bir de verdiği yanlış karar sebebiyle
masum bir insanın idamına sebep olup, merhamet ve vicdan eğitmenliğine
soyunup başına gelmedik kalmayan bir mahkeme reisi…

Doğrudur efendim, Necip Fazıl KISAKÜREK’e ait tiyatro eseri olan
“Reis Bey” den bahsediyorum, suçu ve şiddeti anlatabilmek için…
Herhangi bir toplumda, belirli bir zaman dilimi içinde var olan
gelenekler, idealler ve değerler örgüsü içinde geliştirilen normlara dayalı
hukuk düzenine uygun olmayan, bu düzenden sapan davranışlar olarak
ele alınan kavrama “suç olgusu” denilmektedir.
Bu minval üzerine;
Günümüzde en etkin kitle iletişim araçlarından olan, televizyonun ve
özellikle sosyal medya araçlarının, Türk toplumunda sınırları kanunlarla
belirlenmiş olan, suç olgusuna olumlu ve olumsuz etkilerini tarafsız bir
gözle inceleyecek olursak…

Ne yazık ki olumsuz etkilerin, olumlu etkilere oranla oldukça fazla
olduğu, toplum içinde var olan hemen hemen her kesimden kişi tarafından
kabul görecektir.
Özellikle de yerel ve ulusal televizyon kanallarındaki filmler, diziler,
haber ve kadın kuşağı programları, dünyayı anlamak ve anlatmak
maksadıyla hazırlanan belgesel programları ile sosyal medya üzerinden
servis edilen kısa filmler, video paylaşımları, sokak röportajları, kaynağı
belli olmayan bilgi belge paylaşımlarını takip eden ve hedef kitle
konumunda olan izleyici ve takipçiler farkında olmadan görüp, okuyarak
veya duyarak kendilerine sunulan şiddet, fuhşiyat ve anlamsız yaşam
biçimlerinin dolaylı mağduru olmaktadırlar.
Medyada şiddetin çatışmaları çözmek, toplumsal düzeni korumak ve
haddini aşanları nasıl bir sonla karşı karşıya kalacağını göstermek için
yararlı ve etkili bir yol olarak sunulmasını Macar asıllı Amerikalı iletişim
Profesörü George GERBNER “ Mutlu şiddet” olarak adlandırmıştır…

Aynı bilim insanı, fazla televizyon izleyen bireylerin, televizyonda
gösterilen şiddetin normal olduğuna, herkesin bunu yaptığına ve şiddetin
sorunları çözmenin iyi bir yolu olduğuna inanmaya başladığını, televizyon
izleyicilerinin şiddetin sorunlarını anlama, empati kurma, karşı çıkma ve
protesto etme yeteneklerini kaybetmelerine yol açacağını iddia ederek bu
kavramın adına da, “acımasız dünya sendromu” demiştir…

Gorge GERBNER’in bu tespitinden yola çıkacak olursak…
Ülkemizde bahse konu televizyonlar üzerinden son yıllarda
yayınlanan dizi filmlerde zenginlik ve güce ulaşmak için tek yolun; aldatma,
ayak kaydırma, insanları zor duruma sokma ile fiziksel ve ruhsal şiddet
uygulamaları ile bunlara bağlı olarak hem kamu, hem de özel teşebbüsler
bünyesinde işlenebilir suçlar kapsamında olan beyaz yakalı suçlardan;
Banka ve sigorta dolandırıcılığı, İşyeri sahtekarlığı, Rüşvet,
Görevini kötüye kullanma, Kara para aklama, Vergi
kaçakçılığı, İhaleye fesat karıştırma, Ticari sırları açık etme gibi,
geniş bir yelpazeye sahip suç türleri…
Sanki normalmiş gibi, işlenebilirmiş gibi…
Hayatın doğal akışına ters olmadığı iddia edilircesine…

Yerli ve millilikten uzak bir halde…
Türk toplum yapısını derinden sarsan ve özellikle hayatın daha
başında olan doğru eğitime fazlasıyla ihtiyaçları olan çocuklarımız ve
gençlerimizi yanlış yönlendirip doğrudan suça sürükleyen, tabiri caizse,
kocaman bir enjektör yardımı ile hedef kitlenin damarlarına ve beyinlerine
ağır ağır zerk edilmektedir.
Hemen şimdi yazıma ara verip sizleri dolaylı mağdur yapmamaya
özen göstererek siber uzaya kısa bir dalış yapıp, internet üzerinden
kolayca erişebileceğim konumuzla alakalı haber başlıklarına göz atmak
istiyorum…

“Kasiyer kabus dolu dakikalar yaşadı.”
“Eşi yataktaki anılarını hiç çekinmeden paylaştı.”
“Detayları kan dondurdu.”
“Ceza kesilirken bile aldırış etmedi.”
Bunlara benzer onlarca haber başlığı…
Ne yapalım şimdi?
Bizde kâbus dolu dakikalar mı yaşayalım?
Mahremiyetini ifşa eden ahlaksızı ayakta mı alkışlayalım? Yoksa
gidip şiddet mi uygulayalım?
Detaylara inip kanımızı mı donduralım?
Uyulmayan kurallar sebebiyle uygulanan yaptırımlara bizler de mi
aldırış etmeyelim?
İnanın bunları yazıya dökerken bile insanı hafakanlar basıyor.
Durum acil…

Durum müdahale gerektiriyor…
Son söz olarak aziz Türk toplumunun bir ferdi olarak, konu ile alakalı
dünyaca tanınan ve kabul gören Sosyologların tanımlamalarıyla
haykırmak istiyorum…
Sosyal medya okuryazarı olarak evrensel köyün suskunluk
sarmalına düşmüş yankı odasındaki sanal cemaatinin müridi olmak
istemiyorum.
Hadi bana eyvallah.

YORUMLAR (3)

  1. Kemal diyorki:

    Kesinlikle her kelimesine katılıyorum Yüksel Bey Elinize emeğinize ve kaleminize sağlık yazılarınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum

  2. Murat yavuz diyorki:

    Umarım düştüğümüz bu durumdan en kısa sürede çıkarız kalemine yüreğine sağlık

  3. Çağlar diyorki:

    Usta yazarla olarak bilinen fakat popüler yazılar yazılar yazmaktan başka bir şey bilmeyen yazarların aksine bilgilendirici öğretici ve düşünmemizi sağlayan yazılar yazdığınız için teşekkürlerimi sunuyorum
    Elinize kaleminize sağlık Sayın Müdürüm

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL