Köşe Yazarları

İmamoğlu’nun makalesi ya da emperyalizmle mukavelesi

Batı’da gelenektir. Siyasi parti liderleri veya politik figürler aday oldukları dönemde ya da önemli kavşak noktalarında bir makale kaleme alırlar ve bunu da tanınmış bir matbuat organında yayınlarlar. Politikacıların kaleme..

İmamoğlu’nun makalesi ya da emperyalizmle mukavelesi

Batı’da gelenektir. Siyasi parti liderleri veya politik figürler aday oldukları dönemde ya da önemli kavşak noktalarında bir makale kaleme alırlar ve bunu da tanınmış bir matbuat organında yayınlarlar.

Politikacıların kaleme aldığı bu makaleler aslında bir nevi gizli ajandaların dışa vurumu, imza altına aldıkları beyanları ve kendisini iktidara taşıyacak olan derin/dip yapılara verdiği sözlerin yazılı teminatlarıdır.

Bu yazınlar bazı bölümlerde sarih ifadeler içerir ki bunlar aslında genele verilen herkesin bildiği okşayıcı sözleridir.

Fakat bu metinlerde asıl dikkat edilmesi gereken noktalar satır aralarında mündemiç yani gizli, şifreli ve demokrasi maskesi altına saklanmış cümlelerdir.

Amerikan ve İngiliz siyaset geleneğinde bu tür “teminat senetlerine” çokça rastlanır.

Yakın tarihten birkaç örnek verecek olursak; Tony Blair’in, Obama’nın, Trump’ın ve Biden’ın kaleme aldığı makaleler konumuzun ders notu niteliğindedir. (1)

Dikkat buyurursanız, her dört politikacı da makalelerinde, “neyi, nasıl” yapacağını duyurmuş, kendisinden tedirgin olan kitleleri maskeli cümlelerle yumuşatmış ve derin/dip yapılara uygulayacağı politikalarla ilgili sözler/teminatlar vermiştir.

***

Şimdilerde bu gelenek bizde de kopyalanmaya başlandı…

Seçim yenilgisinden sonra CHP’de “değişim” diyerek genel başkan adaylığına soyunan Mr. İmamoğlu geçtiğimiz günlerde Oksijen(!) adlı bir yayın kuruluşunda “Türkiye İçin Yeniden” başlığı altında bir makale yayınladı.

Mr. İmamoğlu’nun makalesi ideolojik ve sistematik yönden ele alındığında birçok tezat barındırıyor. Müellifin bilhassa Cumhuriyet değerleri ile çatışma içinde olduğu hemen anlaşılabiliyor.

Mukavelede pardon makalede en dikkat çekici konulardan biri de hiç şüphesiz “cesaretle” üzerine gideceğini ifade ettiği konuların başında da “Alevi ve Kürt sorunu” geliyor…

Yani?

Yanisi şu; Ekrem Bey daha ilk makalesinde tam da “sömürgen Batı’nın” istediği ve içinde, CIA ile birlikte bütün bir Batı’nın kolayca at oynatacağı, bölünmeye açık eski Türkiye senedini şimdiden imzalamış oluyor…

Batı’ya göre Türkiye’nin kaşınması ve tahriş edilmesi gereken en hassas noktaları etnik politika alanları olan Alevi ve Kürt ayrılıkçılığı… Bay İmamoğlu da onlara tam da istedikleri diyagonal (2) pasları atıyor…

Kim bilir malum çevrelerin nasıl da hoşuna gitmiştir bu satırlar/paslar?

“Üniter; bir ve bütün Türkiye” direnişimize karşı AB’nin ve ABD’nin yıllardır dayattığı “bölünmüş bir Türkiye” hayali İmamoğlu ile birilerinin kafasında tekrar canlanıyor… Vay vay vay!

Yine AB ve ABD dayatmalarından biri olan “yerel yönetimlere özerklik” verme stratejisini barındıran ve Türkiye’yi “eyalet sistemine”  götürebilecek ifadeler de yer alıyor Mr. İmamoğlu’nun sömürge sözleşmesinde!

Buradan bakıldığında İmamoğlu’nun makalesinin içinde geniş yer bulan bu mündemiç ifadeler bile “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milletiyle bölünmez bir bütün olma” kararlılığını ilga etmeye sebep olacak söylemlerle dolu.

Zaten “Atatürkçülük, milli birlik ve bütünlük” düşüncesinden ne kadar uzak olduğunu defalarca ispatlayan Mr. İmamoğlu’ndan başka ne beklenirdi ki?

***

Pek de çağı okuyamamış, Yunanistan’da, İspanya’da, İtalya’da Fransa’da ve Frankofoni coğrafyalarında neler olduğunu kavrayamamış bir yazından ibaret olan bu makale, neresinden bakarsanız bakın sığ, planlı ve başkasının emellerine hizmet edecek pasajlar içeriyor.

Haydi, biz Türk milliyetçilerinin kırmızı çizgilerini bir tarafa bırakalım…

Ya “sosyal demokrasi” dedikleri ideolojinin ilkelerini yerle yeksan eden tutarsızlıklara ne demeliyiz?

İsterseniz biraz irdeleyelim.

Mr. İmamoğlu, başarılı bir yerel yönetici olmadığı kadar zirveleri zorlayan yetenekli bir iş adamı, müteahhit ve tüccardır… Eh, bu sebeple olsa gerek makalesinde eleştirmiş gibi yapsa da “kapitalist, neo-liberal” önergelerin dışına çıkamadığını da çok rahat göstermektedir.

Fakat ne hikmetse “sosyal demokrasi” adına klişelerin dışında belirgin bir tek önerisi bulunmayan Bay İmamoğlu bildik, tanıdık, okşayıcı ve dahi içi boş ifadelerde engel tanımıyor!

Güney Amerika solcularının bile artık uğramadığı sokaklarda “Kalkınma mahalli aktörlerle olur” diyerek volta atan Mr. İmamoğlu’na oldu olacak “Her mahallede bir milyoner” mi yaratacaksınız demek geliyor içimden ama neyse…

Bir bakıma bir dönemin DP ve ANAP’ından alıntılar, Rifkin’den aşırmalar, moda ifadeler ve hayalci cümlelerle dolu olan İmamson’un “sömürge mukavelesi” fasittir ve basittir.

Son olarak solcu ve CHP’li arkadaşların çokça sorduğu “neden bu makale Oksijen’de yayınlandı?” sorusu da şimdi çok rahat cevap buluyor. Neden olacak, sahibinin sesini çıkarabilmek için elbette…

Kendisi ve danışman kadrosu daha çok makale yazmalı, yazmalı ki nikabını kaldırıp gerçek yüzlerini görelim…

 

Dipnotlar:

1)      Hatta İngiliz eski Başbakanı Tony Blair’in uzun makalesi “Üçüncü Yol” adıyla kitaplaştırıldı.

2)      Diyagonel pas: Futbolda atak yönünü değiştiren, çapraz pas… Bu pasların en güzellerini de Armando Diego Maradona atardı…

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL